15. Bölüm: ÇIKIŞ YOL;AŞK… “Gözlerimizde ki kalbimiz…”

This gallery contains 11 photos.

&Bölüm Resmi& &Bölüm Şarkısı& Melek’in gözleri acıyla dolup taşmıştı. Gözyaşları birbiri ardına devrilirken Ömer mutluluktan ağladığını düşünüyordu. Pek haksız sayılmasa da Melek kalbine isyan ederek sıkıca kollarına atladı Ömer’in. Hıçkıra hıçkıra ağlarken acısına saygıyla ağaçlardaki yapraklar bile gözlerini kapatmış Melek’in … Okumaya devam et

More Galleries | 12 Yorum

14.Bölüm:SEVMEK Mİ? GİTMEK Mİ? “Cennet mi? Cehennem mi?”

This gallery contains 33 photos.

&Bölüm Resmi& &Bölüm Şarkısı& Herkesin üstlerine dikmiş gözlerini farkedemicek durumdaydı kalpleri. Melek gökyüzünden kendini yeryüzüne bırakmış gibi sonucun değişmeyecek bir alamete girdiğinin farkında olsa da Ömer’e sarılmaktan alıkoyamadı ellerini. Ömer kalbini onun kalbine birleştirmiş gibi sarılırken…gözyaşları saçlarını ıslatıp burnuyla kokusunu … Okumaya devam et

More Galleries | 8 Yorum

13. Bölüm:BORCUM AŞK DEĞİL YALNIZCA…”“bende sana aşığım” nasıl derim?”

This gallery contains 22 photos.

&Bölüm Şarkısı& &Bölüm Resmi& Kalbinde ki tarifsiz merakı bir kenara atıp konuşmak istese de gözünün içine baka baka söyleyemeyeceğini hissettikten sonra bir iki adım atıp Ömer’e arkasını döndüğünde gözlerinden bir kar tanesi soğukluğunda buz tutmuş eriyen sıcacık yaşları süzülüyordu elleriyle … Okumaya devam et

More Galleries | , , , , ile etiketlendi | Yorum bırakın

12.Bölüm:AŞKIN KALP(LER)İNDE AÇTIĞI KESİKLER.”Sorasım var sendeki yerimi?”

This gallery contains 19 photos.

&Bölüm Resmi’m& Ömer Melek’i kucakladığında gözleri Melek’in yıkılmış yüzündeydi. Damlanın onu yönlendirmesiyle 8 numaraya girdiler. Melek’i yatağına yatırdı Ömer. Melek gözlerini açmamakla ısrarlıydı. Uyuma taklindeydi. Kendini görmeye cesareti yokken Ömer’in gözlerine nasıl bakabilirdi ki? Melek gözlerini açmazken Damla ve Ömer … Okumaya devam et

More Galleries | 6 Yorum

11.Bölüm: ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA AŞK/IN/A ÇAĞRI “Aşk/ın/ var mı, yok mu?”

This gallery contains 26 photos.

&Bölüm Resmi’m& ——– “dostumun iyiliği için, kalbi için.Lütfen affet beni..” Damla Melek’in defterini pakete yerleştirirken kendiyle savaş halindeydi. Ne olursa olsun yapmaya karar vermesi saatlerini aldı.” Melek’im Ömer okumalı, yüreğinde fırtınalar koparken oda bu rüzgarı hissetmeli. özür dilerim izinsiz okuduğum … Okumaya devam et

More Galleries | 12 Yorum

10. Bölüm:SÜRPRİZ DOĞUM GÜNÜ HEDİYESİ “Kalbimde ki sensin, bi başkası değil!”

This gallery contains 16 photos.

Melek dili tutulmuşçasına konuşamadı. Hüsranla izledi Ömer’in gözlerini.. Atletle oluşunu bile düşünemedi tek ızdırabı öğrenmiş olmasıydı. Taş kesilmişti sanki. Kalbi parça parça olurken…Nerdeyse nefesini kesecek bu sessizliğe daha fazla dayanamadı koşmaya başladı. Ezgi ustalıkla Ömer’in kafasında taşları oturtan bir yalan … Okumaya devam et

More Galleries | 16 Yorum

9. Bölüm:YÜREĞİNİ İHBÂR EDİŞİNİN ÜRKEKLİĞİ “Sevdiğim Sensin,Ömer!”

This gallery contains 18 photos.

Konuşamadılar bir süre ikisi de kıpırdamamıştı. Melek tam konuşacak dili dönmüyordu. Düşünmekten bile acizdi beyni. Ömer’in gözlerine odaklı heykel gibi duruyordu. Ömer’in gözleri nemliydi. Belli ki hastalıktan değildi. Neydi okudukları?! “ne yapmalıyım?” dedi Melek’in gözlerine bakarken. Melek hala donuk vaziyette … Okumaya devam et

More Galleries | 14 Yorum

8. Bölüm:PİŞMANLIK SATIRLARI…”Yıkık bir çiçek gibi halim!”

This gallery contains 21 photos.

Ömer’in gözlerini görmesinden 1 saat önce.. saat 20:30.. Melek yanına sinsice giren Ezgiden habersizdi. Ezginin de isteği Melek’ten farksız değildi. Melek’i görüşüyle şok oldu. Yanına yaklaştığında Melek’in yazdığı kağıdı gördü, okuduğunda Melek’e bakışı bambaşkaydı. Nerdeyse saldıracaktı Melek’e ki kağıdı buruşturdu … Okumaya devam et

More Galleries | 6 Yorum


Soğuk ve hayal kırıklığı iliklerine işledi Melek’in. Ayaklarını hissetmiyordu. Yaşadığı şoktan mı, soğuktan mı, Ömer yüzünden mi bilemedi. Ömer’in sorusuyla gözleri döndü olduğu yerde bayıldı. Ömer şokla ve korkarak Melek’e ceketini sarıpsarmaladı kucağına alıp kafeye kadar taşıdı.Kafe tuz buzdu. Cenk neye uğradığını şaşırmış ortadan kaybolmuştu eziklikle. ( Bir Faruk klasiği:D) Herkes şimdi kafeden ayrılıp Cenk’in dedikodusunu yapmakla meşkuldü. Ne de olsa insan hakettiğini yaşamıyor muydu?!

Ömer telaşlı telaşlı kollarında Melek kafeye girdi. Hemen bir koltuğa yatırdı. Bumbuzdu Melek. Ömer gelene kadar pişmanlıktan kıvrandı. Azda olsa söz etmeliydi Melek’e! Melek sıcaktan çözülmüş gözlerini açmıştı. Ömer yanı başında “iyisin dimi? iyisin!” dedi üzerine titrekken pişmanlıkla. Kıvranma sırası ondaydı! Melek konuşamadığından mı yoksa istemediğinden mi başını eğerek salladı. “âh kalbimin sahibi, kalbim!” dedi gözlerini Ömer’den alıp başını yana çevirirken.. Koca bir “âh” çekti ardından. Bu soru yüzünden başına daha neler gelecekti?! gelmeliydi?! Aşk nasıl bir bilmeceymiş böyle. Kapana tıkılan fare gibi çaresiz nereye baksa dönse çıkmazdaydı. Kurtulabilecek miydi aşkından…ki aşktan kim kaçabilmişti ki?!…

Üstünü giyinmiş eve dönerken “Ömer sen benim kaderimsin!” dedi kalbinin bir kez daha kabullenişiyle Melek içinden. Ömerse özür üstüne özür diliyordu, bu sefer ileri gittiğinin farkındaydı.
“Melek özür dilerim, gerçekten böyle olacağını bilemezdim. Cenk’i seviyorsun sandım… Aklım sıra bozmak istemedim surprizi. Çok büyük bir aptalım! Affet beni ne olur!” son cümleyi duyduğunda Melek, bu gece yaşadığı şokun tonlarca büyüğünü yaşadı: “Biliyorum kimse dostunu bu şekilde aldatmaz!”
Ne demeliydi?! Ne söylemeli?! Ne yapmalı?!
“tamam! önemli değil.” dedi donuk bir sesle boşluğa konuşur gibi.
Ömer bir anda durmuş Melek’in önüne geçmişti. Melek asıl şoku mu yaşıyordu yoksa? Gözgözeydiler.
“özür dilerim! üzgünüm” dedikten sonra sarıldı “çok!” dedi sesine perişanlık ve gecenin koyusundan hüzün hakimdi.Melek ayrılmasa Ömer bırakmayacaktı nerdeyse. Kalbi titredi Melek’in daha fazla dayanamadı ayrıldı kaderinden! Konuşabildi:
“tamam Ömer,geçti.” dedi sesi normele biraz daha yakındı nihayet.
Bir daha sormaya cesaret edemedi Ömer!

Asıl affedemediği Ömer değildi aslında. Tüm öfkesi kendineydi.

O’nun uğruna, alışacağım…” dedi içinden Melek.

Tüm yol boyunca Ömerle birlikte hayatının ne kadar değiştiğini düşünüyordu, onca acıya rağmen Ömer’den önce yaşamadığını hissederken tebessüm etti, dudakları bile acıyordu sanki…
Ömer’in gözleri pişmanlıkla af dilercesine Melek’teydi. Bir an dahi ayırmadı gözlerini. Melek kendini şaşırtan cümleyi söylemişti.
“kalbimin sahibi yakınımızda değil! bu soru yüzünden bir sarsıntı daha yaşamak istemiyorum” dedi. Ömer elini tuttu Melek’in.
“lütfen affet! o kadar üzgünüm ki ne yaptığımın farkında değildim. Hiç bir bahane örtemez hatamı. biliyorum..” dedi tekrar özür dilerken.
Melek Ömer’in eline odaklanmış çekmesini bekliyordu. Konuşamadı gibi oldu:
“tamam Ömer! affettim. amaa” derken sesi yumuşamış sol elini de beklenmedik şekilde Ömer’in elinin üstüne koyup devam etti “bir dahaa” dedi Ömer devam etti ” affetmessin:)” dedi sol yanağında ki gamzesi ortaya çıkmıştı tebessümünde Ömer’in.

Ömer bu kadar çabuk affedileceğini, Melekse bu kadar çabuk affedeceğini akıllarının ucundan bile geçiremezlerdi.
“dostuna bir şans daha verdiğin için teşekkür ederim” dedi 8 numaranın önündeyken Ömer.
Melek,” hakediyorsun” dedikten sonra “iyi geceler” dedi. Ömer son dakika bir gol daha atmayı başarmıştı Melek’in kalbine.

Eve girdiğinde Damla heyecanla yanına geldi. Bu gece artık anlatmak istiyordu Melek’ine Uğur’unu.. Şansını… Melek’i her zamankinden daha bitkin görmüştü.
Melek’i sürükleyip salona çekti “otur şuraya hemen her gün bitkin bir halde geliyorsun lütfen çalışma artık! Melek’im lütfen! anlat bana ne oldu?” dedi diz çökmüş Melek’in ellerini tutuyordu. Melek’in gözleri ellerindeydi. “yüzüme bak anlat hadi benim cânım!” dedi Damla tekrar artan merakıyla.
Melek ne dese bilemedi yalan söyleyecek takati yoktu ama tüm gerçeği söylemeye de ne dili ne kalbi cesaret edemiyordu. Cenk’in yaptıklarını anlattı kısaca tabi Ömer’inde!
“Aranızın düzeldiğine sevindim Ömer’in bir suçu yok ya nerden bilsin çocuk” dedi Damla Melek’in yanına oturuyordu.
“öyle hiç bir suçu yok!” derken içinden devam etti ” tek suç onun olan kalbimin, sahibisi olmadan nefes alamaması! kıvranması bütün kabahat benim!” dedi sarılsı dostuna.
Damla heyecanla bir şeyler demek istiyordu ama ” yemek yiyelim mi beraber sana anlatacaklarım var!” dedi yerinden kalktı. Melek banyoya doğru yol alırken “tamam geliyorum Damlam” dedi.

9 numara.. Ömer’in odası..

Uğur” Bu kadar geç söylediğim için kusura bakma abi fırsatını bulamadım bu gece de söylemeyecektim ama Damlayla karar aldık ne olursa olsun söyleyeceğiz artık diye.”
“ım.. sevindim Uğur, senin için ne diyim Damla iyi kız ama bu kadar çabuk olmaz diyordum duygularından eminsen! mutluluklar dilerim can dostuma” dedi sandalyesinde oturuyordu.
“teşekkür ederim ama sende hani diyorum Melekle olamaz mısın?!” derken çok hızlıydı. Zümradan sonra ilk defa bir kız için Ömer’e soruyordu Uğur.
Ömer şaşkınlıkla biraz bocalasada cevabı netti ” olmaz tabiki! bizim iyi bir arkadaşlığımız var. Hem ” dedi kaldı Ömer “kalbinin sahibi var” onun diyecekti.
“hem?!” dedi Uğur merakla.
“hem işte biliyorsun, Zümra!” dedi sandalyesini masasına doğru çevirdi.
Uğur bir senedir ilk defa “Zümra” dediğini işitmişti Ömer!in. Uğur kadar Ömer de şaşkındı kendine.

8 numara..
Damlanın mutluluğunu paylaşmanın sevinci vardı gözlerinde.Uğur gibi sözü oda Ömer’e getirdi sanki anlaşmış gibiydiler. Ne diyeceğini şaşırdı Melek ama iyi toparladı sonra:
“biz gerçekten iyi arkadaşız Damlam lütfen bir daha bu konuyu açma” derken Melek değildi sanki sanki öyle utanmıştı ki odasına kaçtı. Damla bir umut sormuştu işte…

Melek gözlerini kapattığında Ömer le vuslat anlarını canlandırıyordu hayalinde. Uykuya daldığında rüyası gerçek gibiydi…Mutluluku 1 ân da olsa yakalayabilmenin tebessümü vardı şimdi yumulu gözlerinde…dudaklarında…

Yepyeni bir gün ışıltılarıyla başlıyordu. İşine yetişmeye çalışan memurlar, okuluna yetişmeye çalışan çocuklar uykularından uyanmış hazırlık içinde dolanıyorlardı.
Damla’da uyanmış okul için hazırlık yapıyordu. Melek’in ilk dersi 11’deydi uyandırmaya kıyamadı. Kahvaltısını hazırladı not bıraktı Melek’ine.
“Göznurum! kahvaltını hazırladım. Sakın bir şeyler yemeden gitme! anlaştım en sevdiğin reçelle gelince seni söyleyecek bana ona göre:) ummaahh” yazıp buzdolabına yapıştırdı.

Yusuf Farukla binadan çıkarken Damlayla karşılaştılar. İlk ” günaydın” diyen Damla oldu. İlk karşılık verense Yusuf “günaydın” dedi Damlaya kocaman gülerken. Farukda sonunda söyleyebilmişti “sanada!” Damla “görüşürüz” diyerek ayrıldı yanlarından.

Saatin 10 olmasıyla Melek’in telefonunun alarmı çalmaya başlamıştı. Gözlerini açtığında rüyanın etkisiyle gülümsemesi 1 an dı sadece yüzü asıldı hemen başucundaki çerçevedeki gülen yüzüne baktı gözleri doldu…birden aklına kitabevi geldi.”mutlaka gideceğim” diye geçirirken içinden mutfağa gitmek için yatağından kalktı. Damlanın notunu gördü. Nihayet içten gülümseyebilmişti.
“Su Damlam hayatımın yeşerme sebebi..” dedi kahvaltıya bakış atarken. Damlayı kırmamak adına hızlıca atıştırıp çıktı.
Dersleri kalbini bir tarafa bırakıp can kulağıyla dinledi, kütüphanede özenle 1 saar çalıştı. Kafeye gitmek için hala 1 buçuk saati olduğunu gördüğünde sevinçle yola koyuldu.

15-20 dakika sonra kitabevindeydi. Tülin ablanın onu görüşüyle sarılması bir oldu.
“hoşgeldiin” dedi yüzünde gülücüklerle.”özlettin kız nerelerdesin” diye devam etti ayrıldıktan sonra.
“iş güç okul derken bir türlü gelemedim kaç aydır ama bak burdayımm” dedikten sonra boş olan masalardan birine kuruldu. “bir şey ister misin?” dedi Tülin abla sıcakkanlılıkla.
“her zamankinden” derken tebessümle göz kırptı Melek. O da özlediğini farketti.

“aşkımı kabul ettiğim yer burası” derken her zaman oturduğu masaya doğru baktı. Kitap okumaya dalmış birini gördüğünde tebessüm etti gözünün önüne en son o masada yazdıkları, döktüğü gözyaşları canlandı. Ne kadardır öylece bakıyordu ki kitap okuyan genç bile rahatsız olmuş Melek’e bakıyordu. Melek’in kendine gelmesiyle gözlerini masaya dikmesi bir oldu. Utanmıştı. Neyse ki çocuk kitabına döndü. Eliyle kafasına vurmamak için ellerini sıktı Melek.
“âh kalbime gelenleer” diye kısık sesle söylendi kitabını okurken. Okumaya ara verip,
yazdı… yazdı… yazdı…

*****

bu kadar kısa bir zaman, bu kadar çok hatıra.. nasıl sığsın kalbime?… Biraz daha derin kazmalı ucu bucağı gözükmeyen okyanus derinliği mesela.. en alta da hayal kırıklıklarımı yerleştirmeli.. korkuyorum ki delireceğim! aşkın kavuşmak olmadığını öğreniyorum Ömer’i her gördüğümde, gözlerinde ki bensizlikte! Denizi sever gibi mi sevmeli seni yar!
uzaktan… yakının da yürüyüp dokunamamak mı?!
nasıl dayansın yüreğim? umutlarım yaralı.. bereli.. hayal kırıklıklarımla kocaman olduk…
istanbul karla kaplı, yüreğim senle.. sadece bir tek söz söyle dünyalar benim olsun!
Melek yazdığı son cümlenin imkansızlığıyla gözünden yaş damladı. Sağ elinin baş parmağıyla gözyaşını hemen sildi devam etti-
gözlerim,yaşlarım aşkımı göğüsledi. gözyaşlarımda boğulmama izin verme yar! öp gözlerimden yüreğimi!…sadece masal bile olamazmıyız sevgili’im! seninle her şeye razıyım ama seninle.. kalbi bükük içimin…
zaman kadar sonsuzluğunda beraber sonsuzlaşamaz mıyız?! yüzünün en hüzünlü halini seçtim. Zümrayı kıskandım. dedim: ey gönül! madem aşka düştün, sus! dile getirdiğim kadar yanacaktım. öyle oldu ki aşkımın dili aşkından tutuştuda konuşamaz oldu!
tüm kaybettiklerim için yok kimseye hıncım.. sözlerinle vururken beni amansız anımda kurşun neydi ki sancıma! tüm sancılarıma rağmen günün sonunda seni görebilecek olmanın umuduyla açtım gözlerimi.. ummanında kayboluyorum.. öyle ki kendimi arıyorum bende.. nerde eski ben! nerde sen!!
Melek öyle hızla yazıyordu ki sanki vuslatına koşar gibiydi.Yeşil gözleri nemli..-

Senin huzurunda sözlerim, gözlerimden aktı.. gitti… çekilince kalbimin suları geriye senden başka ne kalır?!
sor! gücün sormaya yetiyorsa varmıymış?!,
“gönlümün bin parçaya bölündüğünün bir sebebi!”

şimdi oturup umutla bir şeyler unutayım!
sözde “beni” unutacağım işte!
25 kasım 11

*****


Kendine kızgınlıkla başını kaldırdığında onu izleyen bir çift göz olduğunu farketti. Yarım saat önce masaya oturduğunda dalıp gittiği ama farketmediği çocuktu. Çocuk Melek’in gözlerine bakarken almadı gözlerini bütün heybetiyle yanına geldi. Öylece izledi onu Melek taki karşısına oturmak için izin isteyene dek.
“buyrun” diyerek isteksizce kabul etti. Ne diyeceğini merak etmişti doğrusu.
“okuduğunuz romanı nasıl buldunuz?” dedi ama sanki başka bir şey diyecekti. “ne diyosun be?!” der gibi baktı çocuğa Melek, kirpikleri ıslak ıslaktı.
“güzel çok iyi, bu ikinci okuyuşum” dedi hesap verir gibi. içinden “Allah’ım ne olur başıma bi Cenk daha gelmesin!” (:D) dedi gözlerini devirirken. Çocuk aslında söyleyeceği şeyi söyleyemediği için yüzü düşmüştü.
” ben yazarın kardeşiyim” dediğinde Melek gözlerini öyle bir açmıştı ki çocuk şaşırdı.
“adım Ender” tebessüm edebilmişti.
“Melek” diyebildi kısık sesle.
“memnun oldum” dedi devamında Ender.

Ender masasından kalkarken Melek “gerçekten ender biri olmalı” dedi ruh gibi hayatına giriş yapmıştı. Kısa sürdü Ender hakkında ki merakı. Hızlıca toparlanıp kafeye yetişmek için koştu. Telaştan onu izleyen gözlerin farkına varamamıştı.

“tamam!” dedi Damla kollarını bağlamış başını yana çevirdi, çocuk gibi mızmızlanıyordu.
“Sende yani sizde Melekle bir şeyler yaparsınız olmaz mı? hee? lütfeen. Faruk için iyi olacak ne zamandır ölü gibi” dedi yalvararak Uğur sözü bittiğinde Damlayı kendine çevirmiş ellerini tutmuş gözleriyle yalvarmaya devam ediyordu sanki.
“hıh. tamam bizde kızlar günü ilan ederiz
Durularda çatlayın patlayın evede sizi almayız!” dedi kabullenmişlikle meydan okurcasına.
“hoh çok güzel olur Ömer bizde kalacak zaten gecesinde” dedi gülümserken.Anında yanağına öpücük kondurmayı da ihmal etmedi Uğur.

İşleri bu gün uzun sürmüştü.Saat 21’di. Yorgunlukla bıraktı kendini Melek sandalyeye,yayıldı. Karşısında Ömer.
“ohh hiç bitmicek sandım. hava soğuk ama herkes yinede dışarda bu saatlere kadar” dedi Melek gözlerini kapattığında tükendiğini hissetti.
Şimdi beraber otobüs durağına yürüyorlardı.
Ömer heyecanla mantosunun içinden kırmızı gül çıkardı. Melek’e verirken “kuru bir özür beklemiyordun heralde” dedi utanmışlıkla gülümsüyordu Melek’e.
Melek neye uğradığını anlayamamıştı ki Ömer’in açıklamasıyla kendine geldi “teşekkür ederim ama gerek yoktu” dediysede içinden başlamıştı kendine söylenmeye yine “ne bekliyordun Melek ha?! bir daha hayal kurmayacaktın hani?! unutacaktın!” Melek gülebilmişti zoraki.

Eve girmeden gülüne bakıp yerleştirdi defterin arasına değerlisini, onun gibi solacak olan gülünü. Herşeye rağmen aşkından gül alabilmenin kırık mutluluğu vardı gözlerinde…ufacık mutluluk…

Damladan hafta sonu Pazar günü yapacaklarının raporunu aldı. “iyi baya oldu birlikte oturmayalı” dedi. Damlaya kahvesini getirirken.
“sen niye içmiyorsun? içecektik hani beraber?” dedi sitem ve üzgünlük dolu bir sesle.
“Damlamm azad edemez misin bu gecede beni duş alıp yatayım bak saat kaç oldu?” dedi gözlerini açıp kapatırken Melek. Çaresiz kabullendi Damla.
“tamam Melek’im “dedi öpücük atarken. Melek gittiğinde seslice “bu yorgunlukların acısını süper bir tatille ödeticem sanaa.. nasıl yorarsın benim Melek’imi” dedi Melek’e hitafen kafasını sallaerken yavaşça. Kahvesiyle kalakalmıştı.

Zaman su gibi akmış Pazara bir gün vardı. cumartesi akşam vakitleri cennet apartmanın önünde iki genç tartışıyordu. “neden anlamak istemiyorsun istemiyorum seni. nasıl gelirsin evime kaç kere gelme dedim sana” diye bağırıyordu kız. Sesinden korktuğu ve telaşlı olduğu anlaşılıyordu etrafına bakmasından.
Çocuk kızın ellerinden tutup duvara yapıştırdı. Kıpırdayamıyordu. Ne kadar debelensede kurtulamadı. Çocuk kızın içine girmiş “sen benimsin! kızım anla artık” diye bağırdı.
Ezgi dayanamamış ortaya çıkmıştı.
“sen ne hakla Duru’ya bağırırsın serserii” diyerek cılız olmasına rağmen çocuğu korkutmuş kenara atmıştı. Konuşmasına fırsat vermeden”seni bir daha burada göreyim dava açarım süründürürüm” derken çıldırmış gibi çocuğu kovalıyordu. Çocuk uzaklaşınca Duruya koştu sarıldı. Ağlıyordu.
“tamam canım geçti” dedi sırtını sıvazlarken.
Çocuğun gitmesiyle saklandığı yerden anca çıkabilmişti Yağmur. Kendine geldiğinde “abime bahsetmeyin lütfen!” dedi Duru hıçkırırken.
“tamam canım” dedi yaşlarını silerken Ezgi.

Damla uyandığında “ohh be nihayet Melek’imle dolu dolu geçirebileceğim bi gün” dedi esnerken.
Telefonunun mesaj sesiyle yatağında telefonunu aradı.
“günaydın huzurum:)” yazan Uğur’du.
“günaydın:)kaçta gideceksiniz halı saha maçınızaa” derken tekrar vurguladı Damla.
“akşam üzeri” diye cevap geldi.
Damla telefonu bırakırken yatağını toplamadan Melek’in odasına daldı.
“Melek’imm uyan öğlen oldu.” diye seslice bağırırken Melek’in yanına yorganın içine girdi. Melek’i ayağa kaldıracak en iyi şeyi yaparken kurnaz kurnaz gülüyordu.
“ama yaa” derken gülüyordu Melek. “bu gıdıklama egzersizini sen istedin akşam beni kahvemle başbaşa bıraktıınnn” derken gıdıklıyordu hala. Melek dayanamamış yataktan uçma uçmuştu.

Saat: 16.30 Yer: Duruların Melek’in değişiyle Ömerlerin evi.:) 9 numara..

Melek ve Damlaiçin beklenmedik misafirler vardı. Ezgi ve Yağmur! maydonozları:D Melek mi yoksa Damla mı en çok rahatsızdı bu durumdan bilinmezlikteydi.
Duru “ben davet ettim” dedi mahcublukla. MElekse “önemli değil canım” dedi tebessümle.
Melek Ezgiyi gördüğünde aklına sadece Ömer değil Zümra da geliyordu sanki çok yakından tanıdığı biri gibi..

Vakit ilerlemiş komedi filmi izlemeye başlamışlardı. Melek’in gülmeye mecali yoktu artık. Herkes kahkahayla gülerken Melek yerinden kalktı. Kendinden emince Ömer’in odasına girdi. Uzun bir süre ayakta odasını izlerken Ömer’i hayal etti. Kim bilir ne acılar yaşamıştı burda. Masasına oturdu. Herşeyiyle inceden ilgilendi. Eline geçen ilk defteri aldı yazmaya başladı.

” Verdiğin gül gibi aşkınla soluyorum Ömer! Gözlerinin önünde ölüyorum..
Çırpınışlarımı göremez misin?
Sana düğümlenmiş beni çözemez misin?
Sessizliğimi bozamaz mısın?!
İnsanın içi ağrır mı hiç Ömer?! Ağrıyor işte! Tüm sensizliğim ızdırap dolu..
Acılarımı dindirip sevemez misin?!
Sen ve Ben Biz olamaz mıyız???”

Başını yorgunluktan masanın üzerine bıraktı. Uyuya kalmıştı, olacaklardan habersiz uykuya daldı gözlerine yenik..

Saat epey ilerlemiş, 21.30 olmuştu. Ömer maçta ayağını incitmiş yalnız eve dönmüştü. Kızlar salonda gülerken Ömer’in gelişinin farkına varan yalnız Ezgi oldu. Arkasından yavaşça takip etti Ömer’i. Ömer odasına girdiğinde masasında uyuyan gül yüzlü Melek’e baktı. Şaşkınlıkla kısa bir süredir izliyordu ki Ezgi belirdi Ömer’in yanında “ne oldu ayağına?! Aaa Melek burda uyuya kalmışşş” derken ikisininde Melekle araları 1 metreyi geçmiyordu. Melek sesten uyanmış korkuyla Ömer’e bakıyordu…

Bölüm Sonu

Posted on by O'nun Uğruna... | 4 Yorum

6. Bölüm:GÖZLERİMİ GÖZLERİNİN ESARETİNDEN KURTAR SEVGİLİ.”Kalbinin sahibi kim?”

This gallery contains 8 photos.

İkisi de neye uğradıklarına şaşırdılar. Gözgöze gelmenin utancıyla donmuş hallerinden kurtulabildiler. 5 saniye gibi kısa olan zaman dilimi Melek’e yüzyıllar gibi gelmişti. İlk öpücüğü hemde ilk aşkından böyle mi olacaktı?! İkisi de ne diyeceğini ne yapacağını şaşırmış süt dökmüş kedi … Okumaya devam et

More Galleries | Yorum bırakın

5.Bölüm: DÜNYALARININ AŞKLA DÖNÜŞÜ. “Yüreğimi nasıl tutuştursamda yüreğine tutunsam?

This gallery contains 8 photos.

Öylece kalmışlardı. Ömer, Ezginin ellerini kopartırcasına sertçe ve hızlıca ayırdı bedeninde. “sonra konuşalım”dedi soğuk bir sesle, gözüyle “uza” dercesine bakış attı Ezgi’ye. “tamam” diyebildi çantasını alırken. Melek öylece olnaları izliyordu kıpırdamaksızın. Ömer: “hoşgeldin, kolay buldun heralde” dedi tebessümle yüzündeki kızgınlığı … Okumaya devam et

More Galleries | Yorum bırakın

4. Bölüm:SENDEN ÖNCE,SENDEN SONRA…”Benim için zaman hep seni vuruyor Sevgili!”

This gallery contains 7 photos.

Ömer izinsiz odasına girmesinin verdiği utanç ve mahçublukla defteri kapatıp yerine koydu. Nedense ayakları onu sıkça hayalinin girdiği bu odaya sürüklemişti. Kekeler gibi oldu:” şey.. kapı açıktı kusura bakma” dedi tereddütle.Melek bir şey olmamış gibi “kahveler hazır gel istersen ” … Okumaya devam et

More Galleries | Yorum bırakın

Sadece şok olan Melek değildi yalnız. Şokla konuşamadılar bi süre.İlk konuşabilen Ömer oldu.”meraba” diyebildi sadece o da. Melek kendini de hayrete düşürecek ses tonu ve tavırla “meraba” dedi.
Birlikte yürüyorlardı şimdi. Hayali gerçek olmuştu. Ama Melek’in yüzünde gizlediği daha başka bir şaşkınlık vardı. “neden gözleri dolu, yüzü ağlamaklı” diye içinden geçirirken kalbinin incindiğini hissetti. Bozuntuya vermeden söze girdi ne diyeceğini bilmeden.
“hava çok güzel, rüzgarı severim” diyebildi zoraki.
“öyle.. pek sohbet etme fırsatımız olmadı. Duru sizleri çok sevmiş, bende öyle! yarın ki partiye geliyorsunuz değil mi?” sesinde herkesin anlayabileceği belirgin hüzün hakimdi. Alakasız devam ettiği cümleden de belliydi. Melek bir dokunsa bütün kalbindekileri boşaltabilirdi. Bir senedir içinde sakladıklarını.. Korkuyordu da anlatacaklarından… Ama umru değildi bir dosta ihtiyacı vardı ve Melekle karşılaşmıştı karanlığı apaydınlık oluvermişti.

“şöyle oturalım mı?” dedi bankı gösterirken Ömer. Bu sıcakkanlılık karşısında yüzünde tebessümle oturdu.
Ömer bardaktan yağmur boşalırcasına içinde gizlediklerini dökmeye başladı. İçinde tutamadığı için herhangi bir arkadaşı olduğu gibi mi anlatıyordu yoksa “Melek” olduğu için mi anlatıyordu henüz kendide bilmiyordu Ömer. Bir ah çekti başta. Melek mutlu mu olmalıydı yoksa hüzünlü mü ayırt edemedi.

“nerden başlamalı… Uzakta ki içimi arıyorum. Bulamayacak olmanın çaresizliğiyle dolaşıp duruyorum..Melek” dedi çaresizlikle durdu bir süre devam etti sonra:” Geçen sene bu gün Leyla’mı kaybettim! Zümra’mı…
Lise 1. sınıftaydık küçücüktük daha ben o, o ben, biz olalı, sevdalanalı… Aşkla yeni tanışmıştık Zümra’mı tanımıştım! o kadar mutluydum ki, hiç bitmeyecek sanmıştım… Dünya da değil cennette yaşıyordum sanki..Yüzü cennet gibi güzeldi. sadece bakışarak saatlerce konuşurduk. Ölene kadar öyle kalabilseydim eğer, gözümü kıpırdatmazdım! neler yaşamadık ki… her yere baksam onun bana gülen gözlerini görür oldum. Az konuşur, az yer oldum. Herkes sebebini bilse de kimse bir şey demezdi. Dünya başıma yıkılmıştı bu gün! Dünya da olduğumu hissettirmişti yalan dünya… bizi görenler aşka inanır, imrenirlerdi. Nazara geldiğimiz olmadı değil, ayırmak isteyenler de oldu tabi ama aşkımız her olumsuzluklara karşı direndi. Daha da kuvvetlendi.Gözlerini gördüğümde gören gözlerime şükrediyordum.
O gözleri aşkla en son geçen sene bu gün baktı baktı bana.. dün gibi acısı..Öyle ki acıdan bedenim uyuştu. Çözülemiyorum. Ancak rüyalarda. Her gördüğümde aynı acıyı hissediyorum kalbimde. Gözlerimi açtığımda kabusum oluyor, yinede teşekkür ediyorum rüyalarda da olsa beni onsuz bırakmadığı için… Kaza geçirdi Zümra’m trafik kazası. Yalnız göndermemeliydim diye binlerce kez sitemle kavga ettim kendimle, ama kaderdi. Önüne geçilemiyordu işte. Onunla birlikte ben de ölecektim! ama ölmedim! Aileme daha fazla yük olamaz, üzemezdim onları. Hiç bir zaman yalnızca kendini düşünen biri olmadım. 13 yaşımda babamı kaybettiğimde bu kadar yıkılmamıştım. Zümra.. hem sevdiğim, hem ailem, hem babam,ablam, herşeyim olmuştu. Beraber 4 sene geçirdik. Ona dair kimseyle konuşamamıştım.
Dostluk gündüz görünmez, yalnız geceleri ateşböceği gibi parlarmış. Beni dinlediğin için teşekkür ederim.”

Ne kadar zaman geçmişti ikisi de farkında değildi sesi çıkmadan Ömer susana kadar ağladı. Aşık olduğu adama uzun uzun baktı. Kocaman ağrı saplandı yüreğine.Neler yaşamıştı böyle. “söz bitince ah başlar” diyebildi kısık sesle. Ömer içinde biriktirdiklerini paylaşmanın verdiği rahatlamış ruhla gözlerini denizden alıp Melek’in kızaran yanaklarına baktı. Elleriyle kançanağı olmuş gözlerinden dökülen incileri topladı. Tebessümle “baya acıklı değil mi? kızaran burnunlaçok tatlı oldun” dedi devamında.
“özür dilerim, ayrıca benimle paylaştığın için teşekkür ederim” dedi gamzelerine bakarken tebessüm etti Melek.
“Dostluğumuzun başlangıcı, burda karşılaşmamız kader olmalı” derken göz kırptı Ömer. Melekse” kesinlikle öyle” dedi içindense” tamamen senin yüzünden” derken gülümsedi.
“Bir şey olduğunda herhangi bir şey yalnız kalma benimle paylaş lütfen anlatmak istediğinde muhakkak gelirim” dedi tekrar denize bakarken içten en samimi haliyle ve devam etti” Damlayla paylaşıyorsundur ama bana da sakla bir şeyler” dedi.

Melek son bir saattir yaşadıklarına inanamıyordu. Ama gözlerinin önüne Ömer’in gözyaşları gelince apaçık gerçekti! Konuşabildi: “bundan sonra sıra benim.Saatlerce dinlemek zorunda kalabilirsin, bilirsin bizim cinsin çenesiyle boy ölçüşemezsiniz” dedi sözü bittiğinde telefonunun sesi duyuldu. Arayan beklediği üzere Damlaydı.
“Damla’m tamam geliyorum canım. Endişelenmene gerek yok yarım saate ordayım, öptüm” dedi açıklama yapmadan kaçar gibi evden çıktığı için mahçublukla.
“Doğru biraz daha durursak donacaksın Melek gitme vakti” dedi ve elinden tutarak onuda kaldırdı Ömer. Melek Ömer’in eline dokunuşuyla sıcacık olmuştu.

Bu geceyle adım atılan dostlukları başlamıştı.. Melek üzgün olsa da, bir yarı mutluydu. Zira iki gündür Ömer’in hayaliyle kafayı sıyırmamak için gücü bitmek üzereydi. Gerçeği ona çok iyi geldi tabi. Bu sefer bütün gece, Ömerle yaşadıklarını tekrar tekrar sardı kafasında, kalbinde her bir an’ı özellikle gözyaşlarını toparladığı ve elini tuttuğu ânı! Hüzünle karışık mutlulukla uyudu. Damlayada pembe bir yalan söyledi. Arkadaşını rahatlatması gerekiyordu. Sabah olduğunda yüzünde gülümsemeyle uyandı.Damla kahvaltıı için ekmek almaya çıkmıştı evden. Merdivenleri inerken arkasından biri daha iniyordu. Arkasını döndüğünde Uğurla gözgözeydiler.
Uğur:” Günaydın”
“günaydın” dedi önüne dönüp merdivenlerden inmeye devam etti Damla.
“naber?” dedi samimiyetle.
“iyi senden naber? yeni kızlar taşınmış 10 numaraya arkadaşınız sanırım” dedi son sorusunun cevabını çok merak ediyordu. “iyi bende. öyle sayılır” dedi izsteksizce. “partide tanıştırırsın”deme gafında bulunmadı Damla zira hiç istemiyordu tanışmak tek merakı Uğurla olan ilişki düzeyleriydi. Konuyu değiştirerek “asansör neden kullamadın” dedi Uğur çekingenlikle.
“hiç sabah yürüyüşü olsun dedim!”dedi sitemle Damla neden isyan ettiğinin bilincinde değildi henüz. Daha fazla konuşmadan ayrıldılar.

Faruk heyecanlı, saatin gelmesini bekliyordu. Neydi bu kadar bu toplantıdan beklentisi, sadece kaynaşmak mı yoksa itiraf mı? “nasıl yalnız kalabiliriz ki?” diye sesli düşünürken yüzü endişeli ve sabırsızdı. Ne yapıp edip başarmalıydı. “son aşama içinde bir yol.. bir yol..” diye söyleniyordu yalnız otururken Faruk.

Eve döndüğünde Melek’i masasında yazarken buldu. “Melek’im.. ne yazıyorsun bakıyım ” dedi merakla odasına içeri sokuldu. Damlanın sesiyle birlikte defterini kapatması bir oldu Melek’in. Damladan aşkını saklamasının verdiği vicdan sızısıyla yüzü ekşidi “hiç canım önemsiz. haydi kahvaltımızı yapalım” dedi ve kolundan tutup Damlayı sürükledi mutfağa. Kahvaltıyı bitirdiklerinde Damla” ben banyoya giriyorum canım” dedi saçları salık elinde havluyla. Melek odasına koştu. Yazdıklarını okumak istedi.

*****

bugün mutluluklardan bozma hüzünler yaşıyorum. eli elime, yüzüme, gözüme! değdi, sanki kalbime değdi! öyle heyecanlandım ki kalbime inecek sandım.. yüzünde saklı olan hüznü biliyorum artık! biliyorum! dost olarak bile yakınlaşmamızla çok mutlu oldum.. hayaliyle değil onunla olmak..
nasıl ince bir ruh.. asil bir ruh.. ÖMER!…
artık içimde bir yerlerde değilsin içimsin! iki yaralı kalp bir sağlam kalp eder mi? bir gün bu soruyu sana sorabilmenin özlemiyle nefes alacağım artık! şuanda bana sunduğun dostluğun en değerlim.. biliyorum kalbimle sana yürüdük öyle sen olmuşum ki seni gördüm! bize bu kaderi yazan Allah’a şükrediyorum bir kez daha. seni düşünmekle yanıyorum! kor oluyor büyüyor büyüyor, içimin içininde içinde! sen/de!
sevgili, bir gün! öyle bir gün ki! gözlerini bağışla bana!
17 eylül 11 pazar

*****

Okuması bittiğinde gözlerinde mutluluklardan bozma hüzün yaşadığının ıspatıyla gözlerinde ki inciler de tutamadı yuvarladı kendini yeşil uçurumundan…
Banyo sırası Melekteydi. Damlanın gözüne gözükmeden banyoya girdi hemen. Faruk’un inanılmaz telaşı Uğur’u da hareketlendirmişti. Artık isyan etmekle haklıydı “yeter olum ya! beni de ne hale getirdin yeter!” dedi sinirle.

Vakit yaklaşmıştı. Ne giyeceğine karar veremeyen Melek olmuştu bu sefer. Giy çıkar giy çıkar yoruldu.
“Ahh tamam bu güzel” diyebildi sonunda. Evden çıkarken saat nerdeyse 6ydı.
“geç kaldık ya” dedi Damla. 7. dairenin kapısını tam açacaklardı ki Duru karşıladı onları “nerde kaldınız ablacıklarım benim ya merak etmeye başlamıştık artık size geliyordum” dedi onlara sarılırken. İçeriye geçtiler Melek’in gözü Ömer’i aradı bulmanın huzuruyla Faruk’un laubali hallerine bile katlandı. Mutfaktan gelen iki maydonozla şaşırdı ikisi de. “gelmişler” dedi kısık sesle Damla. Ömer de huzursuz gibiydi varlıklarından ya da Melek öyle hissetti. Kızların gelmesiyle bir an sessizlik oldu. Sessizliği bozan cırtlak sesiyle Yağmur oldu “Tanışamamıştık kızlar ben Uğur’un sevgilisi” derken Uğur sinirle kaşlarını çattı “eski sevgilisi demek istedin herhalde Yağmur” dedi iğneleyici ses tonuyla. Yağmur ona aldırış etmeden devam etti. Ezgi içinde “arkadaşım” diyebildi yalnızca.Ömer’e bakarken zira Ömer’in tepkisi Uğur kadar az olmazdı. Kızlarda isteksizce isimlerini söyleyip tanıştılar. Yarım saat Yağmur’un gereksiz gevezeliklerini dinlediler. Bir ara Melek su için mutfağa gitti. Farukta arkasından. Tek fırsatıydı belkide. Neydi bu kadar acele olan? Mutfakta yakaladı hemen konuşmaya başladı “Biraz odama gelebilir misin Melek? Seninle bir şey konuşmak istiyorum” dedi sabırsızlıkla. Melek itaat etti “şöyle otur” derken sandalyeyi gösterdi devam etti Melek’in “konuş” der gibi yüz ifadesinden sonra.

“nasıl başlasam.. şöyle ki biliyorum çok aceleci diyebilir veya gerçek bulmaya bilirsin şunu bilki gerçekten samimiyiim”
“eee” der gibi baktı bu kez de Melek konuşmadan.
“ben senden çok hoşlanıyorum! bana bir şans verebilir misin?” Faruk’un son cümlelerinin duyan yalnızca Melek değildi. Melek ne diyeceğini bilemedi birden cevap çok açıktı! “üzgünüm..kalbimin sahibi var ve ölene dek değişmeyecek” dedi kararlılıkla ve kapıya doğru yürüdü.Kapının önüne ondan önce Faruk dikildi. Burun burunaydılar nerdeyse.Melek hemen geriye atıldı. Faruk büyük hayal kırıklılığıyla ne yaptığının farkında değildi “ne oldu?” dedi Melek tedirginliğini belli etmeden “kim??” diyebildi Faruk.
“Kimin olmasının bir önemi yok. Önemli olan senin hiç bir zaman olamayacağın!” dedi gözlerine bakarken sertçe. Faruk kapıda put gibi duruyordu. Melek’in son cümleleri “Aşk beklemektir, sabr etmektir sevdiği için! onunla olan yalnızlığınla yaşayabilmeyi becerebilmektir! Seninkisi aşk değil” dedi üç günlük aşk tecrübesiyle, hışımla bütün gücüyle kenara itti Faruk’u sinirle hızlı adımlarla eve gitti. Arkasındanda Ömer… Yetişememişti Melek’e kapıyı çaldı içeri girdi.Melek kapıda Ömer’i görünce şaşırmıştı.

“özür dilerim ama konuşmanıza şahit oldum. Faruk’a bakma sen lütfen kırılma.” arkadasının verdiği rahatsızlıkla sesi epey endişeliydi. Ömer’i yalnız evde ağırlamanın verdiği heyecanla Farukla aralarındakinin öğrenmesini bilmesiyle heyecanı binle çarpıldı.
“bize bir kahve yapayım” dedi yanından kaçmak için “tamam ” dedi umutla Ömer.

Melek mutfağa gidince Ömer neden az önce odadan kalktığını hatırladı ve banyoya doğru giderken kapısı açık olan Melek’in odasına gözü ilişti. Odaya girdi. Süratle incelerken masanın üzerinde tek başına duran narçiçeği ve lila renkli sarmaşıkı andıran ufak çiçeklerle bezden kaplı olan defter gözüne çarptı.

Deftere yaklaştı. Eline aldı. İpinin olduğu yeri açtı.

Herşeyden habersiz Melek kahve yapıyordu. Kahveleri kupaya koyduktan sonra salon da bulamayınca odasında gördü Ömer’i. Gözgözeydiler!

Bölüm Sonu

Posted on by O'nun Uğruna... | Yorum bırakın

Faruk uyanmış neşeyle banyoda saçlarına şekil veriyordu.
“neden bu kadar çekici bir cazibem var ki yazık kızlara” derken Uğur duymuştu:”evet ne demezsin o yüzden Melek gözlerini alamadı senden değil mi? çıkta işimizi görelim”
“kıskanma kıskanma” derken çıkıyordu.
“kızdan farkın ne Allah aşkına abi” dedi gülerken Uğur kapıyı üstüne kilitledi zira çok sıkışmıştı daha fazla Farukla atışamazdı.
Ömer üç aylığına özel bir şirketin muhasebecisi olarak çalışıyordu. İşte son günüydü.Pazartesi okullar açılıyordu. Patronunun onu niye çağırdığını anlamıştı. “seninle ayrılacağımıza üzülüyorum Ömer. Okulunu bitirmeye kararlı mısın?” dedi İsmail bey.
“Bana güvendiğiniz ve çalıştırdığınız için teşekkür ederim. Ama evet efendim kararlıyım” dedi kendine emin.
“öyleyse yolun açık olsun evlat. Kapıları sana hep açık olan şirketimizi unutma sakın.” dedi kırık tebessümle. El sıkıştılar, son maaşını patronundan almanın başarısı vardı gözlerinde Ömer’in…

Eve erken dönmüştü gözü Duru’yu aradı hala gelmemişti anlaşılan, telefonla aradı hemen. Hepsi hala uyuyordu. “telefonun neden kapalı?” Duru, Damlanın ve Melek’in numaralarını kaydetmişti. Nedense eli “D” ye değilde ondan çok sonra gelen “M” harfine gitmişti. Melek Ömer’in aradığından habersiz yarı uykulu “evet” dedi.
“Ben Duru nun abisi Ömer, acaba kardeşim hala sizde mi?” Melek’in gözleri faltaşı gibi açıldı.
“bir dakika” dedi Duruya bakmak için salona geçti “evet bizde”
“geç olduda sabah erkenden gelirim diye mesaj atmıştı bana merak ettim rahatsız ettim kusura bakma iyi günler”
“önemli değil sanada” dedi zor bela Melek.
“Bu neydi şimdi böyle, saat kaç ki?” dedi saate bakarken.”vavv öğlen olmuş. hemen kahvaltı hazırlayayım kızları sonra uyandırırım” dedi ve mutfağa doğru yol aldı. İlk çay için ketıla su koydu. Masayı sildi kahvaltılıkları koydu çayı demledi. Şöyle bir oturdu. Ömerle konuşması kalbine dank etti. Heyecanlandı. İlk telefon konuşmalarıydı. Numarasını “bay:çok bilmiş” diye kaydetti umursuzca. Çayın kaynayan sesiyle kahvaltıyı hatırladı. Kızlar uyandırdı. Kızlar masayı gördüğünde Duru’ya yüzünü dönüp Melek’i işaret ederek:
“görüyorsun değil mi Melek’imi, o gerçek Melek, o Damla’sının meleği” dedikten sonra yanağına öpücük kondurdu. Melek çayları doldururken Ömer’in aradığı geldi aklına. Soğukkanlılıkla” abin aradı Duru sana ulaşamamış bizde misin diye sordu bende burda dedim fakat numaramı sen vermiş olmalısın değil mi?”
“Ay! ona sabah erkenden gelirim diye mesaj atmıştım o yüzden aramış olmalı. evet ikinizin numarasını ben verdim böyle bir durum falan olur diye hatta ellerimle kaydettim.”dedi ses tonunda hafif utanmışlık vardı “umarım kızmadınız” diye devam etti.
“yok canım önemli değil Duru rahat ol” dedi Damla dudağıyla öpücük atarken Konuyu değiştirerek:
“Bu gün kitaplarımızı almaya gidiyor muyuz Melek’im?”
“evet canım gideriz ordan her zaman gittiğim “kitabevi” varya oraya uğrayacağım bir iki saat isterse Duru da bizimle gelsin kitapları aldıktan sonra sana eşlik eder?”
“olur tabi” dedi mutlulukla Duru, abisi aklına geldi “tabi abimden izin koparabilirsem” dedi yüzünü buruştururken.
“tamam tamam çıkarken biz sana uğrarız” dedi Damla çayının son kalanını yudumlarken.

Hep birlikte masayı topladılar.Duru nihayet evindeydi. Abisini aradı hiç bir yerde yoktu odasındaydı muhakkak tedirginlikle kapıyı çalmasıyla “gelebilirsin” demesi Ömeri’in bir olmuştu nerdeyse. Durunun konuşmasına fırsat vermeden “tamam bir açıklama yapmana gerek yok canım” dedi tebessümle Ömer.
“yok bir şey dicektim” ağzında geveledi Duru. “Melek ve Damla ablayla kitap almak için çarşıya gidebilir miyim?” dedi en sevimli ses tonunu kullanmıştı.
“bir düşüniyim..” maksadı hemen izin vermemekti. Abisine karşı olan şımarıklılığını kullanıp “lütfeeenn” dedi sevimlilikle yanaklarından öperken Ömer’i. Ömer çoktan izin vermişti”tamam olur ama telefonun kapalı olmasın lütfen telaşlandırma beni” diyerek gamzelerini ortaya çıkaran bir gülümsemeyle kardeşine baktı.
Hemen sarıldı abisine Duru. “bir şey daha bizimle gelsen olmaz mı?”
Hayır diyeceği zaman cümlesine hep “abisinin güzeli” diye başlardı ama bu sefer geçerli bir mazereti vardı.
“abiisinin güzeli 10. daireyi görmek için öğrenciler gelecek Rıfat amca anahtarı bana teslim etti evi göstereceğim başka sefere” dedi geçerli bir sebebinin olması rahatlığıyla.
“öyle olsun bir daha ki sefere görüşürüz” yüzünde kurnaz gülücükle hafif kaşları çatık odadan çıktı.

Damla aynadaki güzelliğine bakıyordu. “yok yok bu hiç olmadı renge bak nasılda almışım?” diye kendine hayret etti. Bugün her zamankinden fazla bir çaba harcıyordu her nedense. Melek giyinmiş Damlayı göremeyince odasına gitti. “hazır değil misin hala? “dedi sabırsızlıkla.
“iştee hazırıımm”
“böyle mi geleceksin?” dedi sitemle Melek.
Şöyle bir üstüne baktı ne vardı ki halin de sonra mini şortu olduğunu fark etti. Melekle çıktıklarında kısa giymezdi Damla, Melek istemediği için.
“şeyy unutmuşum canım. bir seferlik olsa?” dedi tebessümle göz kırptı.


“peki” dedi sakince ama tebessüm etmedi. Aklına gelen düşüncelerden alamadı kendini”Damla pek sık mini giymez kesin birisi var” diye düşündü.
Duruların zilini çalan Melek oldu. Ömer açar belki umuduyla heyecanla şöyle üstüne bir baktı. siyah kot pantolon üstünde de uzun kısa kollu tişört ayaklarında koyu mavi siyaha dönük babet vardı. Sıradan giyinmişti yine. Saçlarını salık bırakmış önden iki yandan küçücük örgü tutturmuştu.Ufak bir makyaj bile yapmamıştı krem hariç. (:D)
Kapıyı açan gerçekten de Ömer olmuştu. Kendinin de beklemediği şekilde Damlayla konuşurmuş sakinliğinde:
“Duru hazır mı Ömer?”dedi Göz gözeydiler. Engellemeye çalışsa da kalbi hızla atıyordu Melek’in…Cavabı zor bekledi. “imdi geliyor. Nasılsınız?” dedi Ömer. Soru karşısında afallamamak için zor dayandı Melek zira beklemiyordu. Damla kurtardı onu “iyiyiz sen nasılsın Ömer? Boğaziçi ünv. dimi okulun?”
“evet nasıl unutursun Damlam” dedi içinden haksız sitemle Melek.
“evet Damla sizin aynıydı dimi okul?” Kapıda beklenmedik sohbet uzamıştı. Melek ne kadar cevap vermek istese de konuşmadı. Damla:” evet Yıldız Teknik ünv. ben Resim öğretmenliği bölümü Melekte mimarlık” dedi tebessümle. Uğuurla ilgili tam bir şey soracaktı ki durakladı ve “sen işletme bölümü değil mi?” dedi süratle.
Ömer’in “evet” demesiyle Durunun “işte geldim” sesi bir oldu. “ablalarım çok bekletmedim değil mi? özür dileriiim” konuşmalarına fırsat vermeden devam etti.” Biliyor musunuz 10. daireye taşınacak 2 öğrenci varmış sizin gibi” konuşmasını bitirir bitirmez Ömer:” daha belli değil canım bugün gösterecem evi dedim ya” dedi ciddi ses tonuyla.
“hayırlısı olsun Durucum istersen gidelim “dedi doğal bir sesle Melek, konuşmuştu nihayet. İki cümleyi bir araya getirebilmişti. Damlanın gözleri Uğur’u aradı ama yoktu.. Hüzünle çıkarken ” ne yani? göremiyecek miydim” umutla Uğur’un Ömerle olduğu seneryosunu yazmıştı kafasında. Yaşadığı, hayal kırıklıkla hüzündü.

“ne oldu sana?” dedi Melek tedirgince. “yok hiç bir şey yok.hayi doğruca kitapçılaraaaa” dedi son cümlesi bir öncekine göre fazlaca neşeliydi. Kitaplarını aldıktan sonra pizza yemeğe dominosa uğradılar. Duru merakla:” sen nereye gideceksin Melek abla?”
Damla cevapladı:”bir senedir devamlı gittiği “kitap aşktır”diyen bir abla Tülin Kitabevi diye bir yer açmış ufak 4 tane masası bir kitaplığı var bir de ufak tefek abur cubur içecek satıyor. Melek’im de orda kitab okumayı ve yazmayı çok sever estikçe gider” dedi ağzına pizzasını götürürken. Duru Melek’e baktı
“öyle işte diyecek bir şey bırakmadı bana Damla’m” dedi kolasından yudumlanırken.

Kızlar sohbetteyken Ömer, Uğurla oturuyorlardı. Uğur:
“Faruk’un yeni takığı Melek ” Melek’im, hayatımın Melek’ini buldum” diye kafamı şişirdi yalnız Melek hiç pas vermedi biraz değişik bir kız çok güzel fakat ağır, kimle nasıl ne kadar hangi dille konuşulur dozunu iyi bilen biri ayrıca hoş bir kız” dedi sesi dediklerini onaylıyordu sanki. Tepki verme sırası Ömerdeydi biran birşey demedi :Faruk’un her zaman ki hali yarın unutur gelir geçer.Öyle iyi bir kız” dedi sadece düşünceli düşünceli.
“bence de toplumda hemen fark edilecek biri, güzelliğiyle değil sadece davranışlarıyla da”
Ömer neden bu kadar Melek hakkında konuşuyor diye düşündü bir an.Halbuki Uğur’un amacı Damladan bahsetmemek ve onu düşündüğünün anlaşılmamasıydı. Kapı zilinin çalınmasıyla ikisi de kendine geldi.Kapıyı beraber açtılar.Uğur kadar Ömer de şaşkındı. İki kız kapıda kurnaz bir gülüşle gülümsüyorlardı onlara.

Biri Uğur’un eski sevgilisi Yağmur ve Ömer’in eski sevgilisinin kardeşi Ezgi.
“şaşırmayın canıımm nabersiniz bakalım?” dedi sanki hilece kazanılmış zafer mutluluğuyla Yağmur.
Ömer:” iyiyiz.” dedi hızlıca ve anahtarları aldı. “hadi çıkalım” dedi ve yürümeye başladı yüzlerine bakmadan.
“aslında görmemize gerek yok kesin taşınıyoruz yarın öyle değil mi Ezgi” dedi kibirlice.
“hııı” diyerek onaylayabildi Ezgi. Ömer’in onu tanımıyormuşçasına konuşmaması ağrına gitti. Kızgınlıkla birlikte hüzün hakimdi yüzüne.
“tamam öyleyse Rıfat amcayla kontratı imzalarsınız” dedi yine yüzlerine bakmadan kapıyı kilitlerken Ömer.
Belli ki Rıfat amcaya rica etmişlerdi, Uğur ve Ömeri görebilmek için. Anlamıştı Ömer. “hoşçakalın” diyerek aşağı Ömerlere geçtiler.
Ezgi:”baksana hiç konuşmadı benimle ablamın kardeşi olamam ona aşık olamayacağım anlamına gelmez ki?:(” derken gözleri dolmuştu.
“biz onları kendimize aşık etmeyi biliriz şekerim, Uğur’a göstericem benden ayrılmanın cezasını!” dedi sinirle hızlı adım atarken.

Melek tek başına oturmuş kitap okumaya çalışıyordu. Tabi hayaliyle savaştığı Ömerden kurtulabilse. Karşısında oturmuş onu görüyordu sanki “çıldırdım vallahi delirdim ben” dedi sinirle sesi kısık çıkmıştı.
“git git başımdan defol!”dedi bu sefer sesi daha gürdü. Tülin abla “bir sorun mu var canım?” dedi şaşkınlıkla.
“yok yok bir şey yok” diyerek kitaba yumuldu. “onun yüzünden bir rezil olmamıştım” diye söylendi içinden. okumayı bırakıp defterini açtı.

*****

tarifi olur mu yazsam içimdekileri, ellerim tutar mı? resmini çizsem! ne zaman ki gördüm onu ateş bastı içime, yandım yanıyorum! gördükçeonu, tazeleniyor sanki hayatım…
ona koşmak istiyorum sürekli, ölmemek delirmemek için! onun hayaliyle yakıyorum içimi! aynı kareye bakıp gülen resimlerimiz olsun istiyorum! ne aklımı hissediyorum, ne beni varsa yoksa o olmuşum artık!
hiç oralı değil gözleri… onunla olan yalnızlığımdan korkuyorum! ruhu mu ateş, yoksa o gözleri mi alevden? yanardağ düşürdü gözlerime, kalbime…
ona belli edememe acısıyla tükeneceğimi hissediyorum…
–son cümleyi yazarken eli titredi, yaşlar boşaldı yeşil gözlerinden–
gözlerim hiç bir şeye aldırmadan içinde ne kadar yaş varsa döküyor..


nasıl bir kabulleniş bu!!
kalbime dokunuyor susmanın ağırlığı…
aşıklar nasıl yaşıyor ki böyle “aşık olanın gözyaşı hiç bir gün eksik olmaz” derdi aşık yazarlar ne kadar da haklılarmış! şimdi gözlerime ağlamayı öğretiyorum! içimden seviyorum sevgili! sessizce… senle bıraktım kaygılarımı, gitti.. bittiler!
dokun aşkıma yar! hüznüm tuz buz olsun!
16 eylül 11 Cts

*****

Defterini kapatmadan son gözyaşlarını da siliyordu ruhunu hafiflemişti kabullenişiyle birlikte saatine gözü ilişti.”of! saat kaç olmuş” dedi hızlıca toparlandı.

Eve girdiğinde vakit 16’yı geçmişti. “hoşgeldin canım, biraz geciktin sanki, ağladın mı seenn?!” Hemen fark etmişti Damla Melek’inin ağladığının. “yok canım yorgunum Damlam biraz dinleneyim konuşuruz” dedi bitik bir halle. Çaresiz itaat etti Damla. Anlamıştı, bir şey vardı olmuştu!

7. Daire..
Faruk yine fikir üretmişti. (:D) ” abi bak beni dinle süper olur ya!” dedi coşkuyla.”pazartesi okullar açılıyor olmaz Faruk” dedi kararlılıkla Uğur.
“Biz istersek neden olmasın? Banane ya Melek’imle kaynaşmam gerek!” dedi sitemle.
” ne yanii sen Melekle kaynaşacan diye mi bunca dırdırın?” dedi bıyık altı glerken Uğur.
“Lütfen bak ne istersen yaparım abi yardımcı ol tek başıma kalkabileceğim bir şey değil” dedi yalvaran ses tonuyla.”ancak senin onayın ikna eder Ömer’i.” diyede ekledi.
“tamam bakarız ama şimdiden söyleyeyim “tatile veda partisi” adında yapacağın bu kaynaşmaya pek sıcak bakmıyacağı kesin” dedi kırıcı ses tonuyla.
“sen beni destekle yeter ısıtırız fikre onu da kaynayana kadar veririz odunu” dedi umutla gülerken.
“iyi bakalım” dedi Uğur isteksizce. İçten içe oda istiyordu da Faruk’a çaktırmıyordu.
“o zaman Ömer’e haber veriyorum yarın akşama yakın yapıyoruz partiyi herşeyi ben hallederim seve seve…” konuşurken yüzünde güller açıyordu.Ömer’e telefonda söyleyecekti kabullendirmesi ve kızları davet ettirmeyi ancak bu şekilde sağlayabilirdi.

Bir saat dil dökse de herşeye rağmen razı edebilmişti Ömer’i. Çok mutluydu. Kızları davet etmek en kolayı çok istediiği şeydi. Sevinçle 8 numaranın önüne durdu. Üstünü düzeltti ve kapıyı çaldı.Kapıyı açan Damla oldu. Hayal kırıklığı yaşasada kısa sürdü arkasından Melekte gelmişti kapının önüne Faruk’u görünce hayal kırıklığı yaşama sırası Melekteydi. Melek’i görmedin heyecanıyla hemen konuşamadı selam verdikten sonra “yarın bizim dairede “tatile veda partisi” adı altında toplanıyoruz Ömer ve Duru da bize katılacak sizi de davet ediyorum, gelirsiniz değil mi? “dedi sabırsızlıkla. Kızlar bir şey diyemeden bir çığlık sesi duyuldu.
“neee?!” dedi Yağmur Ezgiyle yanlarına gelirken. Üçü birden maydanozlara baktılar.(:D) Salına salına geldiler. “ne partisiymiş bu” dedi Yağmur hesap sorar gibi.
Faruk çok büyük bir hata yaptığının farkında değildi ki ” bizim evde yarın saat 17 de “dedi tedirgince. Kızlar şokla maydanozları izlediler. “Bunlarda kim?” derken aklına “Faruk’u tanıyorsa Ömer’i de taıyor olabilirler” dedi hüzünle Melek.
Damla söze atıldı:” tamam Farukgörüşürüz” dedi kapıyı kapatırken büyük bir merak ve tedirginlik hakimdi yüzüne Damlanın. Hemen ” bu kızlarda kimm?” dedi hızlıca sanki sorusunun cevabını Melek verebilecekmiş gibi. Melek gözlerini devirerek ” ne biliyim yaa!” dedi sesi gürdü. Arkasını dönüp içeri geçti.

Odasında oturmuş kara kara kızları düşünüyordu. Faruk Yağmurun ve Ezginin elinden zor kurtulmuştu. “kızlar kim, Ömer ve Uğur’u tanıyorlar mı? onları neden davet etti? aralarında ki ilişki ne?” sorular sorular..

Eve girdiğinde “bu bir ceza mı” dedi koca bir “ohh” çekti evet şimdi başlayabilirdi hazırlıklara.
“Aşk…Melek…Aşk…Melek….Melek…Aşk.”diye bağıra bağıra temizlik yapmaya başladı. Uğur eve geldiğinde şok yaşadı. “sen ve temizlik? vayy keşke daha önce görseydin Melek’i, Melek’i görünce melekleştin bakıyorum” dedi alay eder ses tonuyla.
“şu listeye yazdıklarımı alır mısın marketten” dedi hızlıca işine döndü. Arkasından” tamammm” dedi imalı ses tonuyla. “yarın alırdık bu acele ne? bu heves ne?” diye devam etti.

9 numara..
Ömer ve Duru yemek yerken Duru sanki dünya sırrı açıklayacakmış gibi söze başladı.
“abi, biliyor musun Melek ablanın bu zamana kadar hiç sevgilisi olmamış” cümlesi bittiğinde gözlerini abisinden aldı yemeğine gömüldü, yüzünde utançlık hakimdi ve merak, abisinin tepskisinin merakı. Hemen cevap gelmedi. “olabilir” dedi sadece.
“ama çok güzel ismi gibi Melek ayrıca Melek gibi güzel” diyerek konuyu devam ettirdi. Bir cümlede olsa Melek ablasını öven bir şeyler söylemesini bekliyordu. Umduğu gibi olmadı.”yarın Uğuurlara gideceğiz kızlarda gelecekmiş Faruk seni de davet etti” dedi soğukkanlılıkla.
“yaa süper çok çok sevindim” dedi gülerken.

Ömer de daha “başka” bir “hüzün” vardı “bu gün!” Duru biliyordu bunu amacı abisini yalnız bırakmamak ve neşelendirmekti. Ömer de farkındaydı kardeşinin çabalarının, buruk tebessümle karşılık verebiliyordu ancak.

Karanlık çökmüştü gökyüzüne, yıldızlar tekmük belirmişti. Gece gibi kopkoyuydu hüzünleri. Bugünün acısını ömrü boyu taptaze hissedecekti muhakkak Ömer. Sahilde siyah montuna sarılmış yürüyordu yavaş adımlarla. Son bir senedir nasıl yaşadığını… nasıl nefes aldığını… düşünüyordu.

Melek odasının içinde gidip geliyordu. Ömer’i ve kızları düşünüyordu, Ömerin hayaliyle birlikte. Bir an kızgınlıkla durdu. “Git başımdan!” dedi aşkla. Yatağına hızlıca oturdu. “yeter artık gerçekten! dayanamayacağım!” diyerek salona geçti. “Damla’m ben dışarı çıkıyorum, çok geç kalmam” demesiyle çıkması bir oldu. Damla arkasından koşsada yetişemedi.
“Bu neydi şimdi? Son günlerde bir tuhaflık var bu kızda ya!” diyerek endişeyle eve girdi.

Kendi kendine söylenmeye devam ediyordu bu sefer sesi bağırır gibi sesle “nasıl olur yaa? 2 günde hemde!! gerçekten başıma geldi mi aşk illeti” derken inanamamazlıkla hala onu takip eden Ömer’in hayali görüntüsüne baktı “geldi tabi hemde tam yanımda tamda kalbime hisabet etti! doksandan yanii..”

Artık haline gülüyordu hüzünle. Tam durduğunda karşısında Ömer’i gördü bu kez!
Gerçek mi hayal mi ayırt edemezken gözlerine tutuklu kaldı.

Bölüm Sonu

Posted on by O'nun Uğruna... | Yorum bırakın

Evet evet özgürlük buydu.İçinde havai fişekler patlıyordu.Sokakta yalnız gibi hareket ediyordu. Kimse, hiç kimse umrunda değildi. Hayallerine adım atmışlığın mutluluğuyla deli gibi davranıyordu. Neden çarşıda olduğu bilincinden kaybolmuştu. Birden olduğu yerde durdu. Market göründe aklına dank etti. Mutluluk sarhoşluğundan ayılabilmişti nihayet.Damla’nın yazdığı listeyi çantasından çıkardı. Neden Damlada gelmemişti ki kaşlarını çattı Melek. Mutluluğunu hiç bir pürüz bozamazdı, kocaman gülümsedi. Hemen küçük bir sepet aldı.
“Bu liste de ne böyle ah Damla’m yine yaptın yapacağını” diye geçirdi içinden listeye acıklı acıklı bakarken. Yiyecek reyonuna daldı.

“3 paket makarna,2 paket hazır mantı, hazır çorbalar, kahvaltılıklar, Damla’nın en çok sevdiği nutellayıda yerleştirdi sepetine. Meyve suyuları, aburcuburlar derken sepeti dağ gibi olmuştu. O kadar sevinçliydi ki ilk defa kendi evi için alışveriş yapıyordu. O kadar ki tek başına çıkmaya razı olmuştu. Damla evi temizliyordu. Karşı komşularının kızı Duru’yu davet etmişlerdi yemeğe. Bir an korktu sepetinden Melek.Tek başına taşıması zor olacaktı.Tedirgince yanaştı kasayerin yanına. Malzemeleri poşete doldurdukça bakakaldı poşetlere. 7 poşet olmuştu kasayer kızla bakıştılar. “122 lira” dedi kız. Parayı uzattı Melek. “buyrun”

“hadi canım yapabilirsin! hiç bir şey mutluluğumu gölgeleyemez” dedi içinden kuvvetle sarıldı poşetlere. Ama yinede 2 poşet yerde kaldı. Arkasından bir ses “yardımcı olabilir miyim?” dedi. Buda kimdi şimdi yardım meleği yok yok hızır mıydı yoksa diye düşünürken, ona karşı gülen bu çocuğa kayıtsız kalamazdı. Özellikle böyle bir durumda. “eviniz nerde acaba?” dedi çocuk. gamzelerini ortaya çıkaran bir gülümsemeyle.
“2 sokak ötede yardımınız için teşekkür ederim”
“önemli değil” demekle yetindi. Daha fazla konuşmadan bir sokak boyu yürüdüler. Melek’in hoşuna gitmişti laubali olmadığı için oldukça hoş bir çocuktu ama bu durumunu kullanması doğru bir kişiliğinin olduğu beirtilerindendi. 2. sokakta Ömer şaşırdı her ne kadar belli etmese de evlerinin önüne yaklaştıklarında epey meraklandı. “bu bina mı?”
“evet 8. daire çok teşekkür ederim burada bırakın isterseniz”
“yok öyle şey olur mu? hem bende burada oturuyorum”
Bu sefer şok olma sırası Melekteydi. “ya.. kaçıncı daire? iki haftadır burdayız hiç görmedim sizi.”
“burda değildim yani İstanbul da bugün döndüm.”
“hıımm.. yoksa siz Duru’nun abisi Ömer misiniz?”
“evet tanıştınız demek.”
Asansör gelmişti 4.kata.
“herşey için tekrar teşekkür ederim tanıştığımıza memnun oldum.”
“bende görüşürüz.”
Melek bu sefer Ömer deki asaletin sarhoşluğu içindeydi. “hiçbir güzelliğime bakmadı. adımı bile sormadı ya” diye düşünürken hala basmamıştı zile.Yeşil gözleri kocaman açtı. “neden hala onu düşünüyorum!” diye kızdı kendine ve zile ardı ardına defalarca bastı taki Damla açana kadar.
Damla:” Bu ne şimdi nevar ya bu kadar zile basıyorsun çıkarken gülücükler saçıyordun deli gibi ne oldu sana. vavvv hepsini almışsın bir çoğunu almazsın diye düşünmüştüm.Bağışlıyorum seni haklısın çok yoruldun geç içeri ben taşırım hepsini Melek’im” dedi göznuru dostuna..

Mutfakta Damla yiyecekleri yerleştirirken Melek “sadece kendime kızıyordum ” dedi. Şu durumda bir şey sormaması gerektiğini çok iyi biliyordu Damla. “ımmm şimdi akşam için ne yapıyoruz?”
“yemeğe Durulara gideceğiz sen marketteyken Duru aradı Sena teyze çok güzel yemekler hazırlıyormuş. Biz de yedikten sonra film izlemek için size geçeriz dedi kabul ettim ”
“ne ama bizde yiyecektik”
“Sena teyzeyle yarışamayız içinden gelmiş başka sefere, Duru’yu kıramadım çok şeker bir kız hele gamzeleri”
iç çekti Melek.”evet çok tatlı “dedi gözlerini kaçırarak Ömerle ilgili hiçbirşey söylememeye kararlıydı nasılsa tanışacaklardı, bu akşam olmasa da bir gün!

Evleri çok hoştu. Her detayıyla kendileri ilgilenmiş özenle hazırlamışlardı. Zevkleri hemen hemen uyuşuyordu. Uyuşmasa da uyuşturuyorlardı sevgiyle. Salonlarında ki renk hakimiyetine ortak sevdikleri renkle onaylamışlardı. Siyah ve Kırmızı.. Bir köşesi koltuklar vardı bir tanesi L şeklinde rahat kullanışlıydı odanın bir köşesi ortak kullanılacak bilgisayar teknolojı köşesiydi.


Şimdi Damla tv deki kanalları geziyor Melek ise kolları başının altında boylu boyunca uzanıyordu. “yoruldun tabi o kadar poşeti tek başına taşıdın. Kalbimsin biliyorsun dimi?” diyerek kocaman tebessüm iliştirdi yüzüne. Melek başka hülyalardaydı. Duymadı bile Damlayı. “Melekk Meleek”
“ha? ne oldu canım bir şey mi dedin?”
“ne? ne oldu sana diyorum yorgun musun? duymuyor musun beni. bu kadar yorgunluktan etkilenmez aslında senin ruhun ama bir şey mi oldu?”
“yok Damla’m ya okulu düşünüyordum. Zorlu bir sene olacak onu düşünüyordum”
“hıım.. beraber olduktan sonra başaramayacağımız hiç bir zorluk yok biliyorsun değil mi? Sen böyle şeyleri kafana takmazdın.”
“Amaaann boşver.. yıllar boşver.. aşklara boşver… gelir geçerr..” şarkı tutturdu Melek Damlayı da kaldırdı yerinden bir Melek bir Damla çalmadan oynadılar. Melek Damlaya sarıldı. Gelin damat dansı yapmaya başladılar kahkahalarla gülüp eğlendiler. Melek her zaman ki gibi sıyırdı Damla’nın sorusundan. Zaman akşama yakınlaşmıştı. Damla yorgunluktan başı dönmüş odasında uyuyordu. Melekse hala kafasında ki “ân”lardan kurtulmaya çalışıyordu. Saati fark etti Damla nın odasına gitti. Uyuyordu. Tebessümle izledi dostunu. Yıllanmış dostluklarını düşündü. Allah’a ona bahşettiği en değerli armağanlardandı şüphesiz. En üzüntülü zamanlarında annesinin yokluğunda hep Damlaya sığındı.O olmasa atlatamazdı bu travmayı en iyi şekilde geçmişte. “Ömrümün sonuna kadar onu bana bağışla Allah’ım” diye dua etti.
Telefonu çalmaya başladı arayan Duru’ydu. hemen anladı “nerde kaldınız?” dediğini duyuyordu sanki. Telefonun sesinden Damla da uyandı “hadi canım hazırlan hemen çıkalım”

Kendiyle inatlaşır gibi hiç süslenmemiş en sade kıyafetlerini giymişti Melek. “Bu ne hal? kotunu giyseydin bari ev eşofmanları da neyin nesi?” “hadi bak yine arıyor Duru çıkalım”
Damla esmer, kömür gözlü ufak dudaklı, sık ve uzun kirpikli çekici bir güzelliği vardı. İki dost mankenlere taş çıkartırlardı. Hatta Melek küçükken güzellik yarışmalarına girmiş birinci olmuştu. Damla tekrar gir diye ısrar etsede Melek ” ruhuma ters beğenilmek” derdi

Duru:” nerde kaldınız? hadi hadi geçin” diyerek içeri aldı kızları. Biraz heyecanlanmıştı sanki Melek. Ama kendine dahi belli etmiyordu. Yemek masasına doğru ilerlerken Melek’in gözleri aradığını gördü, Duru tebessümle abisini tanıştırdı kızlarla. Duru lise son sınıfa başlayacaktı bu sene. Ömerle aralarında 2 seneden biraz daha fazla vardı.

Melek’i gösterirken “bir tanecik Melek ablam ve Damla ablam” tanışma faslından sonra masaya oturdular. Sena teyze hamaratlığını konuşturmuş birbirinden güzel yemekler yapmış. Mis gibi kokan sebze çorbası, fırında patates yemeği, pilav, sarmalar, salatalar, tatlılar… Melek tamda Ömer’in karşısındaydı. Neler oluyordu, kalbi hızlı atıyordu. Korktu Melek. Hayra alamet değildi bu hisler.Yüzü solmuştu. Duru:”Melek ablam hasta mısın? iyi görünmüyorsun?”
“iyiyim canım”
“hasta mısın Melekcım” dedi bu sefer Sena teyze.
Sandalyenin üstünde kıpırdandı, yüzüne o tatlı tebessümünü yerleştirdi. “aa..iyiyim çok iyiyim!” dedi. Ömerle olan o kısa tanışma anısından hiç söz etmemesi Meleki şaşırtmıştı. Hiç takmıyordu onu. “o umursamıyorsa ben hiç umursamammm!” diyerek içinden sohbte dahil oldu.
“çok teşekkür ederim Sena teyze iyi ki varsın. ” dedi Melek. Nasıl olurda “melek” gibi bir kızı takmazdı. Nasıl bir asillikti bu. Onu düşünmekten alamıyordu kendini. “Sena teyze bir akşam da bize geleceksiniz ellerimizle sana yemek hazırlayalım okul başlamadan sonra pek fırsatımız olmayabilir” dedi Damla.
“tamam tatlım olur tabi Ömer de gelir dimi oğlum?”
“tabi işim olmazsa mutlaka katılırım”
Böyle birini hiç tanımamıştı Melek. mıktanatıs gibi çekiyordu onu. Çok kızıyordu kendine. Kimse olmasa dövecekti kendini nerdeyse. Duru çok mutluydu. Aralarında abla denilecek kadar yaş yoktu amabir kere söylemişti.İkisi de pek ısınmıştı Duruya. Yemek bitince kızlar masayı toplarken Ömer kendi tabak bardağını kaşığını kendi mutfağa götürdü. Melek’i durmadan şaşırtıyordu.İzin isteyip odasına gitti.

“ne kadar da içine saklı bir insan” diye içinden konuşuyordu yine Melek. Kalbine söz geçiremiyordu. Duru ve Melek bulaşıkları yıkarken Melek köpükleri Duru nun yüzüne kondurdu,Duru da ablasına. Eğleniyorlardı “kısa bir süredir tanıyorum ama ikinize de çok alıştım iyi ki geldiniz” dedi.
“iyi kii bizde öyle,hiç küçük kardeşim yoktu artık var iyi ki girdin hayatımıza” kolkola salona girdiler. Ömerle ilgili Duruya bir şey sormamak için zor tuttu kendini Melek.

“nihayet geldiniz, kıskanmaya başlıyorum hee” dedi Damla kocaman gülümsemeyle, oda memnundu bu samimiyetten.
“ne güzel artık üç kızım oldu ” dedi Sena teyze kızlara sevgi dolu bakarken. Ömer hala yanlarına gelmemişti. Duru “sanki sesler duyuyorum ne oluyor?” diyerek dışarı çıktı kızlarda arkasından daha sonra da Öemr. Arada iki delikanlı eşyalarını taşıyan bir kaç adamla konuşuyorlardı. Ömer’i görünce orta boylu, hafif kirli sakallı, gözleri öyle aşikar ki görenin gözlerini alamayacağı bir güzellik, kavisli kaşlarıyla bütünleşen iri yosun gözleri, tabloya bakar gibi uzun uzun bakılası bir yüzü vardı çocuğun.
“sonunda geldik, nabersin dostum?”deyip ellerini tokuşturdular
“sorun çıkmadı değil mi Uğur?”
“yok herşey yolunda” diyerek söze atıldı Faruk. Gözü hemen Melek’e ilişti. “of be bu kız ne böyle cennetten gelme mi?” diye sesli düşündü.
“kim?” diyebildi Ömer. “bizi tanıştırmıcak mısın? sizin evden çıkan şu kızları diyorum”
Güzel kızlara olan zaafı vardı. Ama her nedense sadece Melek’e tutuklı kalmıştı hemde eşofmanlı halindeyken bile. Tabi onun gördüğü kıyafet eşofman değildi şüphesiz. Ömer’e konuşma hakkı tanımadan devam etti:” hadi size gidelim orda daha sıkı tanışırız” diyerek kızlara doğru yürüdü. Ömer Uğur da peşinden tabi.

Evde 1 saattir muhabbet ediyorlardı. En çok konuşan Faruktu.” Allah’ım nasıl bir insan nasıl bir kişililk böyle” diye içinden geçirirken Melek yüzü sirke sattı. Damla Uğur’u hayranlıkla izliyordu. Telaffuzu çok iyiydi, masal dinliyormuşçasına hipnoz oldu adeta. Kalbi sıcacık olmuştu. Kalbini ele veriyordu yanakları, al al olmuşlardı. Yeni evlerinin hayatlarının aşklarıyla tanışmaya vesile olduğunun farkında değillerdi henüz…

Faruk’un Melek’e olan yakınlık çırpınışlarından rahatsız oldu Ömer. Farkındaydı Melek’in huzursuzluğundan. Duruların evi olmasa ağzının payını verirdi Faruk’a ama ” yeter artık hadi kalkalım Damla’m” dedi sert bir ses tonuyla. Duruda onlarla birlikte yan daireye 8 numaraya geçtiler.
“hahh rahatladım o kendini beğenmişte neydi öyle. zor tuttum kendimi!”
Duru:” Faruk abi iyidir aslında çok eğlenceli içi dışı birdir”
“ilk izlenim olarak hiç iyi değil” diyebildi yalnızca Melek.
Damla sessizdi. Damla damla kalbi aşk doluyordu…

Duru ve Melek çerezleri hazırlayıp hep birlikte tv nin karşısına geçtiler yerde siyah beyaz minderlere oturmuş koltuğa yaslanıp yanyana film için hazırdılar. Durunun getirdiği filmi izleyeceklerdi.Bir Kore filmi “a moment to remember -hatırlanacak bir anı-” herkes merakla bekliyorlardı.Dakikalar ilerledikçe gözler dolmaya başlamıştı. Gözünden ilk yaş damlayan Damla oldu. Sonra Melek en sonda Duru ağlamaya başlamıştı. Bütün aburcuburlar nerdeyse duruyordu. Herkes gözyaşlarını silme yarışındaydı.


(filmden)

Damla” vefa budur işte” diye geçirirken içinden Melek” gerçek aşk aşkını dil ile haykırmak değil, yaptıklarınla- davranışlarınla, gözlerile haykırmaktır” dedi içinden. Sanki Ömer’in yüzünü görmüştü baş karakterin yüzünde. Sonra başını iki yana salladı “deliriyorum heralde” dedi kendine kızgınlıkla Melek.

Neydi bu?! hayranlık mı? kişiliğine olan kıskançlık mı?! yoksa aşk (belirtileri) mı?!
Cevabı “zaman” verecekti.

Film bittiğinde herkesin gözü kançanağı olmuş, yüzleri ise tebessümle gülüyordu. “way iyi seneryo , çok hoş bitti” dedi Melek.
“Koreliler harika filmleri daha harika” deyip güldü Duru ve devam etti:” her hafta bir film getiririm size birlikte izleriz birtanecik ablalarım” dedi ellerini kızların omuzlarına atarken.
“ee derslerden zaman bulursak neden olmasın” dedi Damla.
“Bir dahakine abimler de gelir bizde izleriz, tabi hepimizin hoşlanacağ bir film olur”
Melek istemeden de olsa “olur tabi canım” dedi.

7. dairede Faruk hala “Meleğim, hayatımın Meleğini buldummm” diyerek Uğur’un kafasını şişirmekle meşkuldu.
“bunları bırakta kuzeninden ne haber? ne zaman taşınıyor?”
“bu gün yarın taşınır heralde” derke bile Faruk Melek’in yeşil gözlerindeydi.
“nasıl adamsın olum sen ya. her gördüğün güzel kızdan etkileniyrsun!”
“sen anlamassın abi, hem bu başkaaa” dedi sırıtarak Faruk.
“neyse sen görünmez meleğinle takıl ben odamı toparlayacağım” diyerek odasına doğru yürürken “tamamen boş işler, aşk apaçık yalan ve acı” dedi seslice ve başını hafifçe iki yana salladı. Leptopunu da masasına yerleştirince herşeyi düzenlemiş oldu. Uyuyabilirdi artık.

Kızlar patlayana kadar gülüp eğleniyorlardı. “artık gitme eve burda kal sabahlayalım” dedi Damla ellerini kalp şeklinde yaparken Duruya. “peki çocuklaşmaya devam o zaman anneme mesaj atayım merak etmesın.” dedi telefonuna sarıldı.
Zamanın nasıl geçtiğinin farkında değildiler. Uykuları gelsede uyumayı düşünmüyordu kimse.
Damla:”eee.sevgilin var mı?” dedi merakla. Duru şaşkınlıkla biraz bocalasada ” şeyy var ” dedi utanarak.
“abin biliyor mu?” Melek sordu bu sefer kendi de şaşkındı sorusuna. “evet biliyor, annemde. saklamıyorum. herşeyimi paylaşabiliyorum. Abim biraz daha fazla öğüt verir çok fazla sevdiği için, ne olursa olsun kimsenin seni incitmesine izin verme, der abimi ço seviyorum çok bağlıyız birbirimize. Bu yaşına rağmen çok şey yaşadı görünüşünden çok daha olgundur.Neyse öyle işte. Siz haber verin bakalım. Yalnız yaşamaya aileniz izin verdiğine göre sevgililerinize de karışmıyorlardır heralde?”
“yok canıım düşündüğün gibi değil şöyle ki, Melek ablanın şu yaşına kadar bir tane bile sevgilisi olmadı kimseyi sevmeyi bir kenara bırak, beğenip hoşlanmaz bile biraz feministizde” tebessümle Melek’ine baktı Damla, devam etti:” benim de bir kaç defa oldu fakat hiç biri ciddi bir ilişki değildi son bir senedirde yok ünv hazırlık senesi 1. sınıf zor geçti ikimiz içinde..”
söz sırası Melekteydi:
“ne o öyle?” Duruya bakarak devam etti ” çantamı beğeniyorum yaa! biriyle beraber olmak için bunlar yeterli değildir bence.Kalbim olmalı sevgilim, ben olmalı!”
“böyle bir güzellikte mutlaka olmuştur diye düşünmüştüm” dedi şaşkınlıkla Duru. Damla merakla atıldı:
“Faruk ve Uğurla Ömer ne zamandır tanışıyorlar?”
“Uğur abiyle liseden beri kopmadılar Faruk abiyle daha yeni geçen sene sanırım”
Cevap Melek’inn de merak konusuydu.

Saat sabaha yakın, uyku hakimdi gözlere bir çift yeşil göz hariç.Balkonda güneşin doğuşunu izlerken elinde defterine birşeyler yazıyordu. İçinden geldiği zamanlar kalemine dökerdi. Tamda kalbinden geliyordu şimdi yazmak. Daha çok Damla ya hemen söyleyemediği seyler yazardı.

*****

neden uyuyamıyorum?! gözlerimi kapattığımda onun gözlerini görüyorum. korkuyorum uyumaktan. yastığıma başımı koyar koymaz uyurdum halbu ki… adını koyamıyorum bu hislerimin. tek hissettiğim tedirginlikle gelen korku… evet! aşık olma korkusu. Acı korkusu bu kadar çabuk olmak zorundamıydı? yaşım kaç ki?
sevmek için bir gün! bir gün sevmek! elbette ki kaderdi. kaderim mi ki??
çok huzursuzum, bir yandanda heyecanlı hatta çok heyecanlı…:)
kendime itiraf mı bu? inanamıyorum kalbime!
–iç çekti Melek gözleri dolmuş boş boş duvara bakıyordu ona göreyse Ömer karşısında oturuyordu gözlerini gözlerine dikmiş tebessümle bakışıyorlardı, uzun sürmedi hayalinden ayılması–
karşımda onu görüyorum ya! şimdiden acınacak hale mi düşecektim ben? :( hiç bir şeye adapte olamıyorum bütün film boyunca adamı koreli hemde Ömer diye gördüm…..
Damla dan saklamalıyım. ilk önce kendim kabullenene kadar, en azından!
acaba sevgilisi var mıdır diye hiçte düşünmüyorum bir kere! ne olursa olsun!ama aşk değil, DEĞİL!
15 eylül 11

*****

Defterini çekmecesine yerleştirdi bu sefer, gizli bir şeyler yazdığında rafa değil çekmeceye koyardı defterini. Başını yastığa koydu. Ömer’i düşünmemek için içinden aynı kelimeyi tekrar etti:
“ukala.. ukala.. ukala.. ukala.. ukala.. ukala.. ukala…..”
aşkın verdiği yitik ruhla uykuya daldı.

Bölüm Sonu

Posted on by O'nun Uğruna... | Yorum bırakın